SAĞLIK
Bu sayfayı sadece bilgi amacıyla kullanınız.Sağlık sorunları için doktora gidiniz.
ateş
Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir.
Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin;
termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına
konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür. Diğer
taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın
erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut
ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir. Ateşle birlikte; üşütme,
titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı,
iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar
çıkarmada görülebilir. Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı,
grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak
iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri
olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.
çocuk felci
Omuriliğin ön kordonlarının iltihaplanması sonucu
felçle neticelenen bir hastalıktır. Tıp dilinde poliomelitis
denir. Bilhassa yaz ve sonbahar aylarında görülür. Nedeni bir
çeşit virüstür. Lağım sularının yiyeceklere bulaşması, sineklerin
taşıdığı mikroplar, hastalığa yakalanmış kişinin ağız ve burnundan
çıkan damlacıklarla bulaşır. çocuk felcine küçükler
yakalanabileceği gibi büyükler de yakalanabilir. Hastalık mikrop
kapıldıktan 7-21 gün içinde ortaya çıkar. Hastada ateş, baş
ağrısı, boğaz ağrısı, kusma, yorgunluk, boyunda kasılma, ve sırt
ağrıları vardır. Hastalığın ilk günlerinde gerekli tedaviye
başlanmazsa, özellikle kol ve bacaklarda felç görülür. Hastalığın
başlangıcında hastayı diğer kimselerden ayırmak ve yatırmak
gerekir. çocuk felcinden korunmak için Salk
aşısı veya Sabin aşısı yaptırmak gerekir. Bu aşının ilki çocuk 6
aylık olmadan önce, ikincisi ilk aşıdan 2 ay sonra, üçüncüsü,
ikinci aşıdan 6 ay sonra yapılır. 5 ve 15 yaşlarında da
tekrarlanır. Tedavi için mutlaka doktora başvurmak gerekir.
ağız yaraları
Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert
kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla,
üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır. Yaraların etrafı, kırmızı
bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar
halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı
ağrılara neden olurlar. çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları
sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.
boğmaca
Bulaşıcı bir hastalıktır. Tıptaki adı Pertussis'dir.
Çoğunlukla 1 ila 4 yaşları arasındaki çocuklarda çok görülür.
Ortalama olarak 4-6 hafta devam eder. Hastanın burnu akar, nöbet
halinde gelen öksürük görülür. Bazen kusmaya neden olur. Tedavi
için kesin yatak istirahati şarttır. Hastaya sık sık fakat az
miktarda yumuşak yiyecekler verilmelidir.
Suçiçeği
Suçiçeği, varisella- zoster
virüsünün yol açtığı döküntülü bir hastalıktır. En sık ilkokul
çağındaki çocuklarda görülür, kış sonu ve ilbaharda salgınlar
yapar. Suçiçeğinin kaşıntılı, su dolu kabarcıklardan oluşan
döküntüsü önce gövde ve yüzde başlar, ardından ağız içi dahil
olmak üzere tüm vücuda yayılır. Hasta çocukta ateş, iştahsızlık,
halsizlik görülür.
Çok bulaşıcı bir hastalıktır. Solunum yolu ve
yakın temasla bulaşır . Ev içi temasta bulaşma riski % 80-90 'dır.
Tüm döküntü kabuklanana kadar ( yaklaşık 1 hafta ) bulaşıcıdır.
Hasta çocuk 1 hafta sonra okula gidebilir. Hastayla temastan 10-21
gün sonrasında da diğer çocuklarda döküntü başlar. Hasta çocuğun
izole edilmesi önemlidir, ancak döküntü başlamadan 1-2 gün
öncesinde de bulaşıcı olduğundan diğerlerini tam olarak korumak
için yeterli olmayacaktır. 1 yaşı dolduran çocuklar
aşıyla korunabilir. Suçiçeği geçirmemiş hamileler, yenidoğan
bebekler, bağışıklık sistemini zayıflatan herhangi bir hastalığı
olanlar suçiçeği ile temastan kaçınmalıdırlar.
Hastalığın sık görülen ateş, kaşıntı gibi
yakınmalarına karşı doktorunuz bazı ilaçlar
önerecektir. Özellikle kaşıntının önlenip cilt döküntüsünün
iltihaplı yaralara dönüşmesi engellenmelidir.
havale
Vücut kaslarının ani ve şiddetli olarak kasılması
sonucu ortaya çıkan duruma havale denir. Büyüklerde havale
çoğunlukla sara nöbetleri sırasında görülür. Küçük çocuklarda
görülen havale, sinir sisteminin değişik nedenler karşısında
göstermiş olduğu bir tepkidir. Bu tepkiler de; kemik hastalıkları,
yüksek ateş, boğmaca, devamlı hazımsızlık, bağırsak şeritleri veya
diş çıkarmalardan kaynaklanabilir. Ayrıca bu duruma sinir sistemi
veya beyinde meydana gelen bir hastalık da neden olabilir. Havale
geçiren çocuğun gözleri sabit bir noktaya çevrilir, çenesi de
kenetlenir. Dudakları, yüz kasları, kol ve bacakları, önce
şiddetli bir şekilde kasılır, sonra da çırpınmaya başlar. Ağzından
da köpük gelir. Bütün bunlar bir iki dakika devam eder. Sonra
bütün belirtiler kaybolup, uykuya dalar. Hastalığın bir nedenini
bulmak için mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Bu arada çocuğu
sessiz, loş bir odaya yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmek
faydalıdır.
kabakulak
Daha çok çocuklarda görülen bulaşıcı bir
hastalıktır. Hastanın ağzından çıkan tükürük damlacıklarıyla
bulaşır. Tıp dilinde parotitis epidemica denilen bu hastalık;
genellikle kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihaplanması
sonucu ortaya çıkar. Kuluçka devresi, 18 gündür. Hastanın ateşi
birdenbire yükselir, genel bir halsizlik görülür. Çok defa kulağın
ön ve altında bulunan tükürük bezleri şişer ve acıma hissi
duyulur. Yanak ve kulağın altı kabarır, kulak memesi de hafifçe
yukarı doğru kalkar. Ağızda kuruluk, dilde pas vardır. İştah da
azalmıştır. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra tükürük
bezlerindeki şişlik yavaş yavaş kaybolmaya ve hasta iyileşmeye
başlar. Hastalığın kendisi çok tehlikeli bir hastalık olmadığı
halde; başka hastalıklara zemin hazırlar. Bu hastalıklar arasında;
pankreas, gözyaşı keseleri, böbreküstü bezleri, erkeklerde
husyeler, kadınlarda yumurtalıkların
etkilenmesi önemli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle en iyi şekilde
tedavi edilmesi gerekir. Hastanın sağlıklı kimselerle konuşması,
görüşmesi önlenir. Sulu yiyecekler verilir. Kabız olmaması
sağlanır.
kızamık
Daha ziyade 3-10 yaşları arasında görülen
bulaşıcı bir hastalıktır. Tıp dilinde morbilli denilen bu
hastalığın nedeni, bir çeşit virüstür. Kızamıklı hastanın tükürük
damlacıkları aracılığı ile sağlamlara da bulaşır. Bu nedenle,
kızamık lekeleri kaybolduktan sonraki 10 gün içinde de hastayı,
sağlıklı kimselerle görüştürmemek gerekir. Hastalık mikrop
alındıktan sonra 10 gün içinde orataya çıkar. Hastanın gözleri
kızarır, burnu akar, hapşırır, öksürür. Ateş yükselir. Baş
ağrılarından şikayet eder. Kuvvetli ışıktan rahatsız olur. Bu
belirtilerden aşağı yukarı 4 gün sonra küçük kırmızı ufak lekeler
görülmeye başlar. Bunlar grup halindedir. Bu
dönemde dudaklarda kuruluk ve dilde paslanma dikkati çeker. Bir
süre sonra da kızamık lekeleri yüzün her tarafına, boyuna, göğse,
kollara, karına, ve bacaklara yayılır. Bu dönem 3-4 gün devam
eder. Sonra ateş yavaş yavaş ya da birdenbire düşerek belirtiler
kaybolur. Hastanın odası güneş görmeli ve çok temiz olmalıdır. Oda
ısısı 18-20 derece arasında tutulmalı, günde en az iki kere
havalandırılmalı ve hastanın üşütmemesi için azami dikkat
gösterilmelidir. Ayrıca, hastanın ağız, burun ve beden temizliğine
özen gösterilmelidir. Bunlara dikkat edilmediği takdirde hastalık,
zatürree, bronkopnömoni, zatülcenp, ortakulak iltihabı veya
ensafalit gibi tehlikeli hastalıklara neden olabilir. Kızamık
geçirenler, bağışıklık kazanıp bir daha kızamık olmazlar. Ayrıca
çocuklara 2 yaşında yaptırılacak kızamık
aşısı da bağışıklık sağlar.
kızamıkçık
Deri döküntüleri, hafif ateş ve hafif nezle ile
ortaya çıkan Alman kızamığı da denilen bulaşıcı bir hastalıktır.
Tıp dilinde, rubella denir. Daha ziyade çocuklarda görülür. Ancak,
hamile kadınların da, gebeliğin ilk üç ayı içinde kızamıkçık olma
ihtimali vardır. Bu durumda, ana rahmindeki cenin de etkilenir.
Hastalık, havadaki zerreciklerle bulaşır. Kuluçka devresi,
çoğunlukla 17 gündür. Hastanın vücudunda pembe, düz lekeler
görülür. Bazen boynun arka tarafındaki bezler de şişer. Tedavi
için kullanılacak özel bir ilaç yoktur. Hastalık genellikle 4 gün
içinde geçer. Bu süre içinde hastanın odasını ayırmak ve sağlam
kimselerle görüştürmek gerekir. Kesin istirahat da şarttır.
tifo
Mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır.
Hastalığın mikrobu çomak şeklindedir. Tifo basili adı verilen bu
mikrop, çoğunlukla tifolu hastaların dışkılarında veya
idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen
deri döküntülerinde bulunur. Tifo salgınına, lağım suları karışmış
içme suları veya lağım suları ile mikroplanmış yiyecek maddeleri
neden olur. Salgın daha ziyade yaz ve sonbahar aylarında görülür.
Hastalık, mikrop vücuda girdikten yaklaşık 7-15 gün sonra ortaya
çıkar. Hastalığın ilk günlerinde yorgunluk ve baş ağrıları
görülür. Fakat hasta yatmak ihtiyacını hissetmez. Birkaç gün sonra
ateş yavaş yavaş yükselmeye başlar. İştahsızlık, baş ağrısı, burun
kanaması, bronşit, mide ve bağırsak bozuklukları ile birlikte
ishal görülür. İlk belirtilerin ortaya çıkmasını takip eden birkaç
gün içinde ateşi daha da yükselir. Göğsünde karnında ve sırtında
pire ısırığına benzeyen kırmızı lekeler belirir. Bu günler içinde
tansiyon düşer, nabız da yavaşlar.
Hastalığın üçüncü haftasında karın gerginleşir ve şişer. Dışkı ise
yumuşaklaşır, bağırsak kanamaları görülebilir. Bademcikler
iltihaplanmış, hasta zayıflamıştır. Üçüncü haftanın sonlarından
itibaren, ateş düşmeye ve diğer belirtiler kaybolmaya başlar. Tifo
kalbi, beyni, böbrekleri, akciğerleri, karaciğeri, göz ve kulak
sinirlerini etkiler. Bu nedenle iyi tedavi şarttır. Hastaya süt,
yoğurt, ayran, hoşaf, meyva suları, limonata, portakal suyu,
yumurta sarısı, yumurtalı çorbalar, iki kere çekilmiş etten
yapılmış köfteler, sebze ve meyve püreleri verilir. Çok su
içirilir.
raşitizm
çocuklarda görülen bir çeşit kemik
hastalığıdır. Nedeni, yeteri kadar D vitamini almamaktır.
Çoğunlukla yeteri kadar güneş görmeyen, sıhhi olmayan, rutubetli,
karanlık ve basık tavanlı evlerde yaşayan, yeteri kadar süt
içmeyen ve haddinden fazla miktarda unlu gıdalarla beslenen
çocuklarda görülür. Hastalık genellikle 2 yaşında ortaya çıkar.
çocukta huysuzluk ve devamlı terleme görülür, iştahı azdır.
Bazıları kabızlık çeker, bazıları da ishal olurlar. Adaleleri
gevşektir. Derileri soluk ve kansızdır. Dişleri geç çıkar ve erken
çürür. Ayakta durmayı ve yürümeyi geç öğrenir. Bacak kemikleri
çarpıktır. Düztabanlık görülür. Deniz, kum veya güneş banyoları,
kış aylarında da, haftada 3 kere ılık banyo yaptırmak yaralıdır.
alerji
Vücudun, bazı madde veya hava şartlarından
etkilenmesi yahut psikolojik etkenler sonucu ortaya çıkan bir
hastalıktır. Önce, alerjiye neden olan etkenleri bulmak gerekir.
alerjinin belirtileri de; şahsa göre değişir. Kiminde kaşıntı,
kiminde kurdeşen, kiminde astım görülür. Hasta, eğer bazı
maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin
uzaklaştırılması ile mesele kendiliğinden çözümlenmiş olur.
baş ağrıları
Baş ağrıları çeşitli nedenlerden kaynaklanır.
Bunlar; şöyle sıralanabilir. Aşırı yemekten sonra görülen veya
açlıktan kaynaklanan baş ağrıları. Göz, kulak veya burun
hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları. Ateşli hastalıkların
neden olduğu baş ağrıları. Alkol kullanmanın neden olduğu baş
ağrıları. Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya
sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları. Beyin urlarının neden
olduğu baş ağrıları. Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş
ağrıları. Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları. Saralılarda
görülen baş ağrıları. Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber,
kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları. Menenjit
hastalığının neden olduğu baş ağrıları. Fazla miktarda şekerli
yiyecek yemekten doğan baş ağrıları. Diş hastalıklarının neden
olduğu baş ağrıları. Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden
olduğu baş ağrıları. Baş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek
için mutlaka doktora başvurulmalıdır.
saman nezlesi
Ot veya bitki tozlarının neden olduğu bir çeşit
alerjik hastalıktır. Tıp dilinde pollenosis veya alerjik rinit
denir. Daha ziyade, çiçeklerin açtığı aylarda görülür. Hastada
şiddetli aksırmalar, burun tıkanıklığı, gözlerde kızarma ve
sulanma, fazla miktarda berrak burun akıntısı ve öksürük görülür.
Tedavinin ilk şartı, çiçeklerin açtığı sıcak ve rüzgarlı günlerde
kırlara gitmemek ve güneş gözlüğü kullanmaktır.
sinüzit
Çene, alın ve şakak kemikleri içinde bulunan ve
buruna açılan içleri hava dolu boşlukların, sinüslerin
iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Had ve müzmin
olmak üzere iki çeşidi vardır. Nedeni burun iltihabı, nezle, grip,
alerji, burundaki şekil bozuklukları veya buruna kaçan yabancı
cisimlerdir. Hastanın yüzünde zonklayıcı bir ağrı, burnunda
tıkanma, akıntı ve baş ağrısıyla birlikte gelen ateş görülür.
astım
Hasta, kriz geldiği zaman soluk almakta
zorluk çektiğini zanneder, gerçekte nefes vermekte zorluk vardır.
Bunun nedeni de, akciğerlerdeki küçük hava borularının
daralmasıdır. Buralardan geçen hava, ıslığa benzeyen bir ses
çıkarır, ki buna hırıltı denir. astım, bir kaç grup nedenden
kaynaklanır. Bunların başında da bünye gelir. Yani, bazı
kimselerde baş ağrısı ne kadar tabi bir şeyse, diğerlerinde de
astım o kadar doğaldır. Bazı kimseler, toz, kıl, yumurta, süt,
aspirin, çiçek tozu ve benzeri şeylere karşı hassastırlar. Bu
hassasiyet, astım krizleri şeklinde kendini gösterir. Tedavi için,
hastayı etkileyecek bu unsurların ortadan kaldırılması yapılacak
ilk iştir. Aşırı heyecan veya korku da astım krizine yol açabilir.
Bu gibi durumlarda hastayı sakinleştirmek yapılacak ilk iştir.
Bazı kimselerde de, Had Bronşit sonucu astım krizi görülebilir.
Kalp yetmezliği de astım krizine neden olabilir.
öksürük
Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda
meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan
öksürüktür 3 grupta toplanır. - Kuru öksürük Nezle, boğaz
iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim
bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp
hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan
öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür. - Nöbet şeklinde
gelen öksürükBu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak
veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu
çeşit öksürükte pek az balgam görülür. - Balgamlı öksürük Bu çeşit
öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır
ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük;
Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları
veya tüberküloz'un bir işareti olabilir. Öksürük, nasıl olursa
olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir
hastalıktır.
Vitamin Gerekli mi?
Vitaminler, vücudun normal
işlevlerini sürdürebilmesi için gereken, çoğunlukla vücutta
üretilemeyen, bu nedenle dışardan alınması gereken maddelerdir.
Elbette, her yaş için vitamin gereklidir. Ancak, sorun bu vitaminin
hangi kaynaklardan elde edileceğidir. Aslında vitaminler o kadar
farklı gıdalarda bulunurlar ki, dengeli bir beslenme düzeniyle
vitamin gereksinimini gıdalardan karşılayabiliriz. Ancak çocuklar
söz konusu olduğunda, anne babaların çok iyi bildiği gibi, dengeli
beslenme
bazen pek kolay olmuyor. Bazı çocuklar
çok
iştahsızdır,
bazıları çok seçicidir, belli gıdaları ağızlarına koymazlar. Bir
kısmı da kötü beslenme sonucunda yeterli
büyümeyi
gösteremeyip
akranlarından geri kalırlar. Böyle çocuklar için, çocuk doktorunun
önerisi doğrultusunda takviye vitamin şurup veya tabletleri
kullanmak gerekli olabilir. Ancak, vitamin takviyelerinin de ilaç
olduğunu, her ilaç gibi gelişigüzel kullanılmaması gerektiğini,
aşırısının zararlı olacağını unutmamak gerekir. Özellikle yağda
eriyen vitaminler ( A, D, E ve K vitaminleri ) ihtiyaçtan fazla
alınırsa, vücutta depolanmakta ve sorunlara yol açmaktadırlar.
Şimdi de, önemli bazı
vitaminlerin işlevlerinden ve hangi gıdalarda bulunduğundan
bahsedelim. Bu bilgiler ışığında, çocuğunuzun yediklerini gözden
geçirip eksik kalan birşeyler olduğunu düşünürseniz doktorunuza
danışabilirsiniz.
A vitamini
A vitamini; normal büyüme,
cilt sağlığı, göz sağlığı ( özellikle gece görme ve renkli görme ),
doku onarımı, enfeksiyonlara karşı direnç sağlamada gereklidir.
Sarı-turuncu renkli meyve
ve sebzelerde ( havuç, kayısı, kabak, şeftali gibi ), balık,
yumurta, süt ürünleri, kırmızı et, ıspanak, brokoli, roka gibi yeşil
sebzelerde bulunur. B vitaminleri
Bu grupta bir düzine
farklı vitamin yer alır. B grubu vitaminler, vücutta çeşitli
metabolik süreçlerde yer alırlar, kanımızdaki alyuvarların yapımı
için gereklidirler.
Et, tavuk, balık, süt,
yumurta, tam( kepeği ayrılmamış) tahıllarda, kuru baklagillerde,
ıspanak, brokoli gibi sebzelerde bulunurlar.
C vitamini
C vitamini, bağ dokusu,
kaslar ve cilt sağlığı için gereklidir. Yara iyileşmesini
hızlandırır, enfeksiyonlara karşı direnç kazandırır.
Turunçgiller, kivi, çilek
gibi meyvelerde, domates, brokoli, ıspanak, Brüksel lahanası, biber
gibi sebzelerde bulunur.
D vitamini
Bu vitamin, vücuda
kalsiyum
ve fosfor emilimini sağlar, kemik ve dişlerimizin sağlığı için
gereklidir. Yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri, balık yağında
bulunur. Güneş ışığı yardımıyla cildimizde de D vitamini
üretilebilir. Ancak son yıllarda,
güneşin uzun
dönemdeki zararları
göz önüne alınarak korunmaya önem verilmekte, D vitaminini güneşten
değil gıdalardan almak önerilmektedir.
E vitamini
E vitamini vücudumuzu
zararlı kimyasal, toksik maddelere karşı korur, bağışıklık sistemini
güçlendirir. Tam tahıllarda, bitkisel yağlarda, ay çekirdeği, fıstık
gibi kuru yemişlerde, ıspanak, brokoli gibi yeşil sebzelerde
bulunur.
Gıda Zehirlenmesi
Gıdaların içinde çoğalan bazı bakterilerin alınması sonucu
kusma,
ishal,
karın ağrısı,
ateş gibi belirtilere yol açabilen
gıda
zehirlenmesi
denilen tablo ortaya çıkmaktadır. Özellikle sıcak yaz günlerinde
çocuklarımız,
gıda
zehirlenmesi
riskiyle karşı karşıya kalırlar. Onları korumada öncelikli görev de
biz annelere düşmektedir.
Bakteriler, çoğalmak için
özellikle belli gıdaları ( et, süt, yumurta, balık, tavuk gibi ),
belli ısı ve ortam koşullarını tercih ederler. Uygun ortamda
bulunmaları halinde hızla çoğalarak sağlığımız için tehdit
oluştururlar.
Gıda Zehirlenmesini Nasıl Önleyebiliriz?
Gıdaları Temiz Tutmalıyız :
Enfeksiyon geçiren kişiler
mutfaktan uzak durmalı, yiyecek hazırlama işine girmemelidir.
Mutfakta çalışırken eller, saçlar,
tırnaklar ve kıyafetler temiz olmalıdır.
Tuvalet sonrası veya bebeğin bezini
değiştirdikten sonra el yıkama ihmal edilmemelidir.
Çiğ et, tavuk, balık, yumurta
ellendikten sonra eller yıkanmalı, bunlara değen mutfak araç,
gereçleri yıkamadan tekrar kullanılmamalıdır.
Pişen bir yemeğin tadına bakmada kullanılan kaşık tekrar kullanılmamalıdır.
Her kullanım sonrası tabak, bıçak, kesme tahtası gibi araç gereçler, mutfak tezgahları sıcak su ve sabunla temizlenmelidir.
Kabuğu soyulacak bile olsa, meyve ve sebzeler iyice yıkanmalıdır.
Temizlikte kullanılan bez ve süngerlerin de temizliğinden emin olunmalıdır.
Gıdaları Birbirinden Ayrı Tutmalıyız:
Çiğ et, tavuk, yumurta, balık ve deniz ürünleri diğer gıdalardan ayrı tutulmalıdır. Bunların durduğu tabağa pişenler konmamalı, pişen gıdalar için ayrı bir tabak kullanılmalıdır. Bunları kesmede kullanılan kesme tahtası ve bıçak, sebze- meyve için kullanılandan farklı olmalıdır.
Gıdaları Uygun Pişirmeliyiz:
Yumurtalar, sarısı ve beyazı tümden katılaşana kadar pişirilmelidir. Her türlü etin iç kısmının da iyi pişmesi sağlanmalıdır.
Tüketilinceye dek sıcak gıdalar sıcak, soğuk gıdalar soğuk tutulmalıdır.
Gıdaları Uygun Soğutmalıyız:
Sofradan arta kalanları iki saatten ( yazın bir saat ) fazla bekletmeden buzdolabına kaldırmalıyız. Oda sıcaklığında, bundan uzun süre kalanlar atılmalıdır. Soğukta bakterilerin çoğalma şansı düşük olacaktır.
Kullanım öncesi buzları çözme işini mutfak tezgahında değil, buzluktan buzdolabının rafına önceden indirerek yapmalıyız. Defrost işlemini mikrodalgada yaptığımız ürünü hemen pişirmeliyiz.