Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
büyüt küçült
|
EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI
Eğitimde çocuklarımıza vereceğimiz eğitim, bizim yapamadıklarımızı yapmaları,
bizim yaşayamadıklarımızı yaşamaları içindir. Bir eğitimci olarak kendimizi
geliştirebilmeye bir bütçe ayırabiliyor muyuz? Devlet okullarında öğretmenler ,
öğrencilere bir şeyler verebilmek için kendilerini parçalıyorlar.
Yine devlet okullarındaki sosyal etkinlikler öğretmenlerin çabasıyla
gerçekleştiriliyor. 8.sınıf öğrencisi tiyatrocu olmak istiyorsa ve böyle bir
bölümün lisede olmadığını öğrendiğinde üniversiteye kadar ne yapacağını sormakta
haksız sayılmaz. Göstermelik meslek seçimi olmamalı. Yönlendirme 6. sınıfta
başlayıp, 8. sınıfta belli olmalı. Öğrencinin diploma notuna bakıp öğrenciyi
yerleştirmek hatalı aslında. 3.3 falan okula, 4.1 süper liseye bir diğeri filan
liseye derseniz. Endüstri Meslek Liselerinden mezun olanların hangisine iş
bulabilirsiniz?
Çocuklarımızı kah kredili sisteme kurban ettik. Kah 0.02lik üniversite
sınavlarına feda ettik. Bizler eğitimciler olarak yarattığımız dünyadan memnun
muyuz? Eğitimde en büyük sıkıntı kaynak yetmezliği olarak görülüyor ki doğrudur.
Bu ülkede 60 bin okul var. 80 bin cami var ve bu camileri vatandaş yaptırıyor.
Buna önayak olan insanlar başarılı oluyorsa okullaşma ve katkı payları konusunda
da sırasıyla bakanlığın, okul idarelerinin, okul aile birliklerinin ve
öğretmenlerin inandırıcı olmaları gerekir. Param yok diyen velinin kolunda
birkaç bileziği varsa ve lüks sigara içiyorsa parayı vermeli, hesabını da
denetlemelidir. Katkı paylarında öğretmen tahsildar durumuna düşmektedir.(
Paraya el sürmeyin, para ateştir) Veli okuldan sosyal faaliyet ister verdiği
paranın yerli yerinde kullanıldığını bilmek ister. Ayrıca Milli eğitime ayrılan
payların kalkmasını ister. Yetiştirme kurslarından milli eğitim payına düşen
parayı da bir türlü anlayabilmiş değiliz doğrusu. Çalışan ben parayı alan
başkası. Şimdi burada gelen tepkileri karşılama konusunda eğer sesimizi kavga
etmeden duyurmaya çalışmazsak bir sonuca ulaşamayız. Belki bir okul tüm toplumu
temsil edemez ama kamuoyu oluşturulduğunda problemler zaman içinde
çözümlenir.bugünkü kullanılan yöntemi biçimiyle katkı payları öğrenciyi
öğretmene, öğretmeni müdüre karşı zor durumda bırakan bir yöntem, olmaz böyle
şey. Herkesin bütçesinden işverenden, işçiden, memurdan herkesten kesilip bir
fonda toplanmalı. Toplanan bu paralar şimdiki toplanan para gibi devlet
açıklarını kapatmaya değil, gerçek veliler ve gerçek öğretmenlerin oluşturduğu
bir kurul harcamaları gözetlemelidir, denetlemelidir.
Eğer devlet eğitime yeterince para ayırmış olsaydı güneydoğu sorunu olmazdı.
Türkiye’de özel eğitimin payı %1 bakanlık özel eğitim kurumlarını
destekleyeceğini ilan ediyor. Halbuki eğitim bir meta değil, bir kamu
hizmetidir. Bu hizmetten yararlanmak her vatandaşın hakkıdır. Ben çocuğumu özel
okula gönderemiyorum. O halde özel okula karşıyım düşüncesi de yanlış. Devlet
bana versin, ben de çocuklara vereyim düşüncesi de yanlış. Eğer öyle olsaydı
“Dünya dönüyor” denmezdi. Eğitim yerel olmaktan çok ulusal olmaya, ulusal
olmaktan evrensel olmaya yönelik olmalıdır. Devlet okulları yoksulluk içinde
iken özel okullara ve vakıf üniversitelerine devletin yardım etmesi yanlıştır.
Çünkü zaten onlar parayı alıyorlar. Devlet diyoruz, halbuki bizler zaten
devletin birer parçasıyız. Bir noktada devlet biziz. Kimden yakınıyoruz?
Bugün Türkiye’de eğitim gün geçtikçe gerilemektedir. Öğretmenlerin sayısal
açıdan yeterli olması yetmez. Öğretmenler kalite açısından da yeterli olmalıdır.
Her alanda rehberlik, kurslarla öğretmenlere kazandırılmalıdır. Zaten “Öğretmen
öğretmez, rehberlik eder” sözü de bu yöndedir.
Okullar sadece diploma alınan yer olarak görülmektedir. Eğitim alınan yer olarak
görülmemektedir. Çünkü eğitim verilmiyor. Uygulama sıfır. Halbuki kaliteyi
yaygınlaştırarak çözüme ulaşabiliriz. Türkiye’deki üniversiteler bilgi
üretemiyor. Ne gerek var (!) Amerika üretiyor. Bizimkiler teknisyen olsunlar. Bu
ülkede yabancı üniversiteleri bitirip gelenler daha ön plandadır.
Eğitim sorunları kırk yamalıklı bohça gibi, bir ipini çeksen kırk yamalık
dökülecek maalesef. Hızlı nüfus artışı eğitimin önünde duran en büyük sorun.
Almanya, Fransa’da 600 bin öğrenci okula başlar Türkiye’de 1.5 milyon öğrenci
okula başlıyor. Eğitim politikalarının çözümünü siyasiler değil de Danıştay,
Sayıştay gibi bağımsız bir kurul oluşturulursa , (efendim Talim Terbiye var ya)
eğitim alanında yapılacak işler başarıya ulaşır. Bu bağımsız kurul bölgelerden,
basından, bakanlıktan, halktan temsilcilerin oluşturduğu bir kurul eğitim
politikalarını belirlemelidir.
Bazıları dershaneler olmasın diyor. O zaman her okulda niçin ABCD li sınavlar
var. Niçin üniversitelere giriş için sınav yapıyorsunuz? Çocuklar dershaneye
silah zoruyla gelmiyor. Bir katkısı olmasa çocuklar gelmez. Dünyanın her yerinde
eğitim sorunları tartışılıyor. Bugün okula giren bir öğrenci 20 yıl sonra ne
olacağını, hangi teknoloji ile karşılaşacağını sorguluyor. E-posta, internet 20
yıl öncesinde var mıydı, yoktu.
Genel değerlendirme olarak herkes çocuklar adına bir şeyler söylüyor. Birisi
kendisine meta arıyor. Birisi kendi elinde yetişmesini istiyor. Çocuğun
kendisine soran yok. H. A.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |