Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
büyüt küçült
|
KİŞİLİK GELİŞİMİ ÜZERİNE
Her insan, her hayvan ve her bitkinin doğuştan getirdiği tek amacı vardır:
“Kendini olduğu gibi geliştirmek.” Doğada insan dışında bütün canlılar kendisi
olmaya çalışır. Halbuki insan, kaygılar içindedir. “Bana, ne derler?” kaygısıyla
yaşayan insanların kişiliği tam gelişmemiştir. Halbuki hiç kimseden izin almadan
ya da özür dilemeden "ağacın gelişmesi" gibi insanın da kendisini geliştirmesi
gerekir.
Kişi kendisi ile “dürüst” bir ilişki içinde ise, diğer kişilerle de ilişkisini
bu dürüstlük bilinci üzerine kuracaktır. İnsan, ancak tutabileceği sözleri
vermeli. Gerekiyorsa hayır demesini bilmelidir. “Hayır” demek cesaret ister,
diyeceksin. Başkaları kırılır mı, alınır mı, beni sevmezler mi, hakkımda acaba
ne düşünürler… gibi sorular içinde hayatımızı düzenlemeye kalkarsak, “hayır”
diyemeyiz. Halbuki güçlü insan, hayatının direksiyonunu elinde tutan insandır.
“Düşünürüm, isterim,yaparım” duygusu içinde yaşar. Hayır demesini bilmeyen kişi
güçsüz kişidir. Hayır demesini bilmeyen kişinin evetinin de bir anlamı yoktur.
Kendi hayatımızla ilgili kararları birey olarak kendimiz vermeliyiz. O zaman
güçlü oluruz. Yoksa övgü bekleyen, aferin bekleyen, takdir, beğeni bekleyen
kişi, güçsüzdür, özgür değildir. Hayatımızı tribünden seyrediyorsak kendimizi
güçlü hissetmemiz imkansızdır. Böyle kişiler için “on altısında öldü, altmışında
gömüldü” derler.
Kişinin huzursuzluğu, mutluluğu, sıkıntısı, depresyonları kişiyi uyandırmaya
çalışan dostlarıdır. Sanki ona, “kendi değerlerine dön. Başkaları için yaşama,
kendin için yaşa. Kendi hayatını kendin inşa et.” der gibidir. “Yetişkin
çocuklar” olmaktan kurtulmalıyız.
Hayatımızı yaşarken bir yerlere ait olduğumuzun bilinci ile kişiliğimiz
hakkındaki dengeyi iyi kurmalıyız. İnsanlar mutlaka bir takım sosyal roller
üstlenmelidir. (evlenme, ana-baba olma gibi) Çünkü bu sosyal roller içinde
hayatımızı sürdüreceğiz. Önemli olan bu sosyal rollerin bize empoze mi edildiği,
yoksa bu sosyal rolleri kendi isteğimizle mi üstlendiğimizdir. Eğer bu rolleri
kendi isteğimizle geliştirmişsek, birey olarak gelişmişiz demektir. Yok eğer bu
roller bize dışarıdan telkinler sonucu ulaşmışsa biz hala bir yerlere aitiz
demektir. Kişiliğimiz tam oturmamış demektir.
(Birey olarak) Ben yürümek istiyorum. Bana katılır mısınız? Katılırsanız (ait
olma durumundasınız) Lokantada hesabı ödemek istiyorum karşı çıkarsanız (birey
olmak istiyorsunuz) anlaşıyoruz (ikimizde birey olduk)
Kişilik gelişiminde barışçı rolleri üstlenen kişilere de rastlarız. Barışçı
olabilmek büyük cesaret ister. Biz genellikle barışçı insan denilince suya
sabuna dokunmayan, bukalemun gibi insanı algılarız.
Bizim kültürümüz bireyi, kişilik gelişiminde bağımsız kılmıyor. Bizi kişilik
sahibi (birey) yapmıyor. Mutlaka bir otoriteye bağlıyor. Halbuki kişinin
kendisinden korkmaması, kendisiyle yüzleşmesi gerekir. “Kişinin kendi nefsiyle
mücadelesi” tabiri bu anlamdadır. Sokrat “incelenmemiş bir hayat yaşanmaya
değmez” der. Eflatun “Kendini bil, ne istediğini bil, zayıflıklarını bil” der.
İnsanlar seni nasıl algılıyorlar? Farkında ol. Kişilik gelişiminde “evet” ve
“hayır” kelimeleri birer cümledir. Unutmayalım… H. A.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |