Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
büyüt küçült
|
DİNLEME
İlköğretim okullarında okutulan Türkçe dersinin alt başlıklarından birisi olan
dinleme, çok önemli bir yere sahiptir. Dinleme ayrı bir beceri olarak yeni
programda yerini aldı. İnsanların konuşmalarının gerçek yolu dinlemeden geçer.
İyi bir dinleyici miyiz? Kişisel başarıda dinlemenin önemi nedir?
İnsan sosyal bir varlıktır. Çevresiyle sürekli bir etkileşim içerisindedir.
Okulda, yolda, çarşıda, pazarda, işyerinde sürekli olarak çevremizde gelişen
olaylarla iç içe yaşarız. Bu yaşam içerisinde çevremizdeki olaylara ve
konuşmalara ne kadar dikkat eder ve dinlersek o kadar bilgi sahibi oluruz.
Dinleme de iki yol vardır:
1. Aktif dinleme
2. Pasif dinleme
Aktif dinlemede dinleyici konuşmalara katılır, gerektiği yerlerde konu ile
ilgili sorular sorar ya da konu ile ilgili görüşlerini aktarır. Aktif dinleme
ile karşımızdakine “ben sana değer veriyorum” mesajını iletmiş oluruz.
Karşımızdaki kişiye kısa cevaplı değil uzun cevaplı konuşmalarla karşılık
verdiğimiz zaman aktif dinleme olur.
Pasif dinleme ise dinliyormuş gibi yapıp ilgisiz davranma ya da dinlememe söz
konusudur. Pasif dinleyiciler iyi öğrenemezler. Özellikle derslerde anlatılan
konularla ilgili anahtar kelimeleri kaçırırlar.
Okullarımızda uygulanan Türkçe derslerine dikkat ederseniz önce dinleme sonra
konuşma vardır. Çünkü dinleme başarıyı artırır. Ancak uygulamada “dersimiz
dinleme, konu başlıklarımız şunlar, alt başlıkları şunlar” ya da “şu kitabın şu
sayfasındaki dinleme konusunu açın okuyun” gibi bir yaklaşımla dinleme
öğretilemez. Bu konuda en iyi yaklaşım dinlemenin öneminin anlatılmasıdır.
Öğretmenin dinlemenin önemini anlatması boşa geçmiş bir vakit gibi
algılanmamalıdır. Öğretmenler dinlemenin önemini anlatırlarken aynı zamanda
söyledikleri ile yaptıkları eylem birbirini tutmalıdır. Öğretmenler de
öğrencilerini can kulağıyla dinlemelidirler. Öğrenciye geri bildirimde bulunmalı
ve çözüm odaklı olmalıdırlar. Çözüm odaklı olurken öğrencinin çözüm konusunda ne
düşündüğü de sorulmalıdır.
Eskiden iyi bir dinleme elleri bağlıyarak konuşmadan dinleme olarak algılanırdı.
Bu dinleme türü iyi bir dinleme olarak algılanmamalı. Bu durum öğrencinin aktif
olarak eğitim programına katıldığını göstermez.. Dinleme; “konuşma ve dinleme”
olarak iki boyutludur.. Öğrenci dinlediğine katılabilmelidir. İyi bir
dinleyicinin en önemli vasıflarından biri de geri bildirimde bulunmasıdır
Konuşmacıya geri bildirimde bulunulduğu zaman konuşmacı dinlendiğini
anlayabilir.
Aktif dinleme ile aynı zamanda kendimizi dinletebiliriz. İyi bir dinleyici aynı
zamanda akıcı bir konuşmacıdır. İnsanlar kendilerini dinletmek için beden dilini
de kullanabilmelidir. Bir takım aktivitelerle konuşmasını zenginleştirebilmeli
ve dikkati toplayabilmelidir. Beden dili gerek konuşmacı gerekse dinleyici için
çok önemlidir. Örneğin dinlerken konuşmacıya odaklanmak ya da konuşurken
dinleyicilerin gözüne bakmak gerekir. Dinleme bir noktada hisleri anlayabilme
becerisidir. Dinleyici, konuşmacının mimiklerini, beden dilini anlayabilmelidir.
Dinlemede karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Karşımızdaki kişiye soru
sorduğumuzda toparlanması, dinlediği şeyleri anladığını ifade eder. Ya da aniden
irkilmesi, tersi durumu bizi dinlemediğini gösterir. Dinlemeyi somut örneklerle
de ortaya koyabiliriz. (sınıf içi drama gibi.)
Dinlenmediğimizde çok üzülürüz ve konuşma isteğimiz sona erer. Ardından “kimse
beni anlamıyor” duygusuna kapılırız ve sessiz durgun bir kişilik yerleşmeye
başlar. Halbuki bir kişiyi dinlediğimiz zaman ona birey olduğunu hissettiririz.
Sağlıklı insan yetiştirmede dinleme, konuşan kişiye olumlu davranış değişikliği
meydana getirir. Dinlemenin olduğu yerde ise anlama ve anlatma vardır. Dinleyici
bulduğumuz zaman kendimizi anlatabiliriz, sıkıntılarımızı anlatabiliriz.
Pazarda, otobüste, iş hayatında, okulda, aile içinde dinleme becerilerinin
yetersizliği yüzünden eğitimli bir anne ile kızı arasındaki iletişimsizlik
faciaya dönüşmedi mi?
Halk kültürümüzde dinleme olayları o kadar çoktur ki, Anne sözü dinlemeyenlerin
büyük sözü dinlemeyenlerin başına neler geldiği o kadar çok anlatılır ki…
Karacaoğlan
“Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan, gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma”
diye başlayan şiirinde dinlemenin önemini ne güzel anlatır. Yine eskiden tandır
başlarında söylenen halk hikayelerinin dinlenilmesi nesilden nesile, kulaktan
kulağa aktarılması dinleme sayesinde olmuştur.
Eğitimde dinleme olayı sınıflar kalabalık olunca maalesef pek başarılı olmuyor.
Eğitimci ne kadar eğitimli, donanımlı olursa olsun kalabalık sınıflarda verim az
olur. Okullarda dinleme aynı zamanda dersleri önemseme ile de ilgilidir. Halbuki
tüm derslerde dinleme önemlidir. Sadece sayısal derslerin ya da sözel derslerin
önemini ön plana çıkarmak yerine, beden eğitimi dersi de dinleme ile ilgilidir.
Müzik dersi de dinleme ile ilgilidir. Kısacası hayatın her yerinde dinleme
vardır.
Aktif dinlemede karşılıklı etkileşim ve konuşma olduğunu belirtirken meraklı
sorularla yapılan dinlemelerin pek de dinleme olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü o tür
dinlemelerin bir iki saat sonra karşı mahalleye dağılacağı açıktır.
Günümüzde sosyal ve siyasal olayların, kişisel sorunlarımızın çözümlenemeyişi
iletişim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İş hayatımızın yükü, televizyon ve
internet adeta bizleri esir almış gibi. Aile içindeki iletişimimiz ne kadar iyi?
Hep bunların kökenine indiğimizde vardığımız sonuç; birbirimizi dinlemiyoruz.
Dinleyenlere ne mutlu... H. A.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |