Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
büyüt küçült
|
KORKU VE DİSİPLİN ÜZERİNE
Bireylerin gücü, insanların o bireylerden korkmalarından kaynaklanır. Bizde
herkes korkuyor nedense? Otorite olan kişi de korkuyor, onun yönettiği kişi de.
Otorite durumundaki kişi, yönettiği kişilerin gözünde güçsüz görünmekten
korkuyor. Yönettiği kişi de acaba bir yanlış yaparsam başıma ne gelebilir diye
korkuyor.
Bizim toplumumuzda korku kültürü ile ilgili o kadar olumsuz sözcük vardır ki;
“Akıllı baba çocuğunu uyurken öper.”
“Kızını dövmeyen, dizini döver.”
"Öğretmenin vurduğu yerden….”
“Dayak cennetten çıkmadır.”
"Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı...
Evlilikte ayağa basma: Evlilikte kimin kimden korkacağı.
Evde disiplin: Ana-baba, dede… asık suratlı.
Okulda disiplin: Öğretmen, yönetici… asık suratlı.
İşyerinde disiplin: Çalışanlar çalışmaz düşüncesi ve korkusu ile yöneticiler
asık suratlı.
Tabii ki böyle bir kültür toplumunun oluşturduğu devlet de vatandaşına asık
suratlı olmalı. Aksi halde vergi, askerlik vs vs vs…
Peki disiplini sağlayacak başka bir güç yok mu?
Örneğin sizinle benim aramda bir disiplin var mı? Diyelim ki yok. Sizinle bir
yerde konuşmamız gerekiyorsa, buluşma yerine gelmeyebilirsiniz ya da canınız
istediği zaman konuşmayı yarıda bırakıp çekip gidebilir misiniz? Cevabınız
“hayır kesemem” ise, aramızda bir disiplin var demektir. Ama bu disiplin,
korkudan kaynaklanan bir disiplin değil, saygıdan kaynaklanan bir disiplindir.
Peki aramızda korkunun olmaması ilişkilerimizdeki disiplinin daha yüzeysel ve
zayıf olduğu anlamına mı gelir?
Bir kadın çocuğunu korktuğu için mi sever, korur? Yoksa sevdiği için mi?
Ya da yolda giden bir kişinin ekmeğe basmaması korkudan mıdır? Elbette hayır.
Demek ki bizim kültürümüz içinde yetişen bir kişinin nimete göz göre göre
basamayacağını söyleyebiliriz. Nimete basılmamanın temelinde cennet-cehennem
korkusu mu var? Hayır.
Nimete basılmaz değerinin altında şunu görebiliriz. “Biz kıtlık çekmiş bir
milletiz. Yoksulluğun ne olduğunu bilen bir toplumuz. Yaşama saygı var. Emeğe
saygı var. İşbirliğine saygı var. Aç insanla empati var. Onun açlığına saygı
var.”
Bayrak yere düşerse, korkudan mı kaldırırız? İnsanlar korku nedeniyle değil,
kendileri istedikleri için, değerli bildikleri bir şeyleri korumak yüceltmek
için de bu davranışlarda bulunurlar.
Bir annenin, çocuğunu koruma ile ilgili davranışına bir bakın. Korktuğu için
değil, sevdiği için , ona değer verdiği için anne öyle davranır.
Demek ki bir ortamda disiplini sağlamak için ille de kişilerin korkmaları
gerekmiyor. O ortamdaki davranışları düzenleyen, paylaşılan değerlerin olması
da, o ortama disiplin getirebiliyor.
Yani gücün temelinde sadece korku yatmaz. Bazı müşterek değerlerden kaynaklanan
güç de vardır.
Korku bir değerdir fakat sevgi de bir değerdir.
Öğretmenlerimizin bu konuda niyeti iyi fakat temel bir bilgi eksikliği var.
Örneğin: öğrenciyi korkunun değil, sevginin geliştirdiğini bildikleri anda
davranışları değişir. Öğrencilerine sevgiyle yaklaşırlar. “Aferin çocuklar, ne
güzel söylediniz” cümlesinin gücü çok büyüktür.
“Gelişim kendine dönük olduğu zaman kendini geliştirme olarak gerçekleşir.”
Gelecek bizim disiplinli bir biçimde kitap okumamızı, işimize kendimizi
vermemizi sağlayacak arkadaşlarımızla ilişkilerimizi ciddiye almamızı
sağlayacaktır. Bunları yapabilmek için yaşamımızda disiplin olması gerekir.
Bunların dışında bir sürü duygu var, kin, inatlaşma, intikam, yarışma kaygı,
hırs vb. Bunlar da kişinin yaşamında güç kaynağı olabilirler mi? Olabilir fakat
bunların da kökeninde korku vardır.Ancak korkudan gelen disiplin, o korku
kaynağı yok olduğu anda kaybolur. Fakat kişinin içinden gelen disiplin hiç
kaybolmaz. Kişi kendini işine adadığı sürece devam eder. H. A..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |