Menü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
büyüt küçült
|
DEVLET
Milletin teşkilatlanmış şekline devlet denir. Devlet, vatandaşlarının huzuru ve
mutluluğu için yasalar yapar, kurallar koyar. Tarihte devletlerin ortaya çıkışı
ile devletçilik anlayışı günümüze kadar değişerek gelmiştir.
Türkiye’de devlet denilince maalesef “vatandaşını koruyan, onların eğitim,
sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel haklarını gözeten” devlet anlayışı yerine,
sanki bilinçli bir şekilde. “Devleti küçültme” mantığı ile dejenere edilmiş bir
devlet anlayışı yerleştirilmektedir. Neredeyse “coğrafi” küçültme anlayışı hakim
kılınmak istenmektedir. Beyinler öyle bir bombardımana tutulmuş ki, "ver kurtul"
mantığı herkes tarafından kabul edilir olmuştur. Halbuki bizim devletçilik
anlayışımız uğruna seve seve canımızı vereceğimiz bir ideali temsil etmekteydi.
Anadolu’ya gelişimiz bir idealdi. Koskoca Osmanlı İmparatorluğunu kuruşumuz bir
idealdi. Çanakkale, Sakarya birer idealin eseriydi. O imparatorlukları kuran,
şimdiki Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran önderler, halkıyla bütünleşmişlerdi.
Savaşta en önde askeri ile birlikte savaşa katılırlar ve gerekirse savaş
meydanlarında canlarını vermekten çekinmezlerdi. Başlarında liderini gören teba
da seve seve ölüme giderdi. Kısaca bu noktada tarihten çıkaracağımız ders;
devlet ne zaman halkıyla bütünleşmişse, güçlü bir devlet olmuş, bunun tam tersi
devlet ne zaman halkıyla ters düşmüşse, ilerlemesi durmuş hatta gerilemeye yüz
tutmuştur. “Devlet malı deniz…” mantığı, milletin devletine güveninin az olduğu
dönemlerde ortaya çıkmıştır. Devleti, devlet gibi yönetemeyenler, çıkardıkları
yasaları işletemeyenler, en sonunda vatandaşını yola getirmek için devlet adına
bir yöntem belirlemişler. “Sopa”. Yani cezalandırma. Tarihte Osmanlı ve birkaç
devletin diğerlerinden ayrılan en önemli özelliği, sopanın yanına adaleti de
koymuş olmalarıdır.
19. yüzyıldan itibaren ise batılılar, sopanın yanına biraz da “Havuç” eklemeyi
devletin bekası için uygun bulmuşlardır. 20. yüzyılın ikinci yarısının icadı
olan “Sosyal Devlet” ise sopayla havucu en uyumlu sallayan devlet şekli
olmuştur. Sopayı biraz fazla sallayan Faşizmin yenilgisinden sonra, sopanın
gizlenmesi esası modern devletlerce kabul görmüş ama gerektiğinde tüm haşmetiyle
tekrar ortaya çıkarılması prensibi, her zaman bütün anayasalarda saklı
tutulmuştur. (Fransa'daki göçmenlere yapılanlar gibi)
Liberalizm anlayışında; devletin bir şirket, sahiplerinin bütün bir halk olduğu,
hizmetin ise “havuç” olduğu varsayımından hareketle sopaya gerçekten gerek olup
olmadığı tartışılmaktadır. Sopanın post-modern devletlerde kalktığı veya
kaldırılmak istendiği inancını pekiştirmek için devlet kendi vurduğu sopayı,
kendi savcılarına yakalatıp mahkum etmektedir. Sopaya şimdilik ihtiyaç
duyulmayan ülkelerde, sopa kazara ve genelde yanlışlıkla atılmakta ama sopaya
gerçekten ve hemen şimdi ihtiyaç duyulan ülkelerdeyse devlet bir koluyla sopa
atmakta, diğer bir koluyla da “suçu” ortaya çıkarmaya çalışıyor gözükmektedir.
Bu kara mizah kovalamacalar, karanlıkta ve gizli kapaklı sürdürüldüğünden, bazen
her iki kolun aynı beyine itaat edip etmediği sorusu akla gelmektedir.
Sopayı atan devletle, sopa atanı yakalamaya çalışan devlet aynı olduğuna göre,
bu iki devlet birbirinden habersiz olabilir mi? Eğer öyleyse hangisi “sahici
devlettir” yok eğer kollar birbirinden haberliyseler böyle bir devlet “samimi
midir?”
Böyle bir devlet hergün medyada günah çıkartırken, her Allah’ın günü de günah
işlemeye devam edecektir.
Kutsal devlet mantığından hangi noktalara ulaşılmış? Halkından kopuk, halkın
inancına ters düşen yönetim anlayışları, halkın devlete olan güvenini
sarsmıştır. Devleti “baba” olarak gören anlayış, yerini devleti soyulacak “hacı
ağa” noktasına getirmiştir.
Devlet iş vermez (haydi özel sektör göreyim seni), devlet sanayi ile uğraşmaz
(haydi yabancı sermaye…), devlet sağlıkla uğraşmaz (haydi özel sağlık
kuruluşları…), devlet eğitimle ilgilenmez (haydi özel eğitim kurumları…), devlet
bankacılıkla uğraşmaz (haydi yabancı bankalar göreyim sizi)
Hiçbir alanda denetim mekanizması düzgün çalışmayan bir ülkede; “Devlet niçin
var? H. A.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| | |